Avrasya Araştırma Enstitüsü Müdürü Doç. Dr. Vakur Sümer’in takdim konuşması ile başlayan seminerde Prof. Dr. Schamiloglu, ana hatlarıyla, Rusya İmparatorluğu’nda yaşayan Türk halklarının tarihte yaşadığı coğrafyalardaki serencamı hakkında araştırmalara ihtiyaç olduğu konusuna değindi.
Seminerin devamında Prof. Dr. Uli Schamiloglu 1552 yılında Kazan Hanlığı’nın feth edilmesinden başlayarak Rusya’da yaşayan Türk halklarının giderek Rus etkisine girdiklerini olduğunu söyledi. Ne var ki, Alexandre Bennigsen’e göre Müslüman Tatarlar’ın İslam sayesinde Rus etnosuna asimile olmayarak kendilerini koruyabildiğini belirtti. Aynı zamanda Türkler’de kimliğin oluşması sürecinde bunun her Türk halkı için aynı şekilde yaşanmadığını ifade etti. 19. yüzyılın ikinci yarısında Şihabeddin Mercani, Tatarları’nın tarihini ele alarak İdil boyundaki Bulgarlar’dan başlayarak Altın Orda devleti, Kazan Hanlığı ve günümüz Rusya Müslümanları’nın aynı toprağa ait olduklarını belirterek hepsinin “Tatar” isminin kullanımı içerisine dahil edilmesi gerektiğini savundu. Sovyetler Birliği’nin kurulmasının ardından modern kimliklere sahip olmayan Türk halklarının geçmiş ile bağlarının zayıflaması nedeniyle bu sürecin yeni kimlik oluşumlarına yol açtığını ifade etti.
Bu yeni kimliklerin Sovyet Birliği döneminde zamanla pekiştiğini de vurguladı. Prof. Dr. Schamiloglu, Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından Kazan Tatarları arasında milli hareketlenmenin yeniden canlandığını belirtti. Şu anki durumda Yakutlar (Sahalar) ve Kazan Tatarları arasındaki kuvvetli milliyetçi duyguların, birbirine yakın akraba olan halklar arasında da -örneğin Kazan Tatarları ve Başkurtlar gibi- büyük bir milliyetçilik yarışına dönüşmekte olduğunun altını çizdi.
Ayırca, 19. Yüzyılda Tatarlar’ın Rusça konuşması yeterli görülürken Rusya devletinin politikasındaki değişimler sonrasında, dili Rus ve dini Hristiyan olan büyük bir Rus halkı oluşturmanın öneminin arttığını vurguladı. Bu durumun neticesinde Rusya Federasyonu’nda yaşayan Sibirya’daki Türk azınlıklara ek olarak kimliklerinin kaybolma tehlikesinin Kazan Tatarları için de halihazırda endişe veren bir duruma dönüşme ihtimalinin bulunduğunu dile getirdi. Seminer, katılımcıların konu ile ilgili çeşitli düşüncelerini aktarmaları ve soru-cevap bölümü ile sona erdi.